Edirne Mevlevihânesi

Edirne Mevlevihânesi

Edirne Mevlevihânesi 599 406 Hz. Mevlâna Dergâhı

Edirne Mevlevihânesi

Padişah II. Murat, Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi caminin bugünkü yerinde rüyasında görür. II. Murat, gördüğü rüyadan çok etkilenerek, o alana bir Mevlevihane inşa edilmesine dair ferman yazdırır. Mevlevihane daha sonra camiye dönüştürülür.

Tarihi kaynaklara göre 1426 yılında, vakfiyesine göre ise 1436 yılında yaptırıldığı belirtilen Muradiye Camii, şehrin kuzeydoğusunda, Muradiye Mahallesi’nde ve Sarayiçi’ne bakan bir tepe üzerindedir. Bu muhteşem eserin mimarı ise ne yazık ki bilinmemektedir.

II.Murat’ın inşa ettirdiği zaviyeli cami, bir ibadet mekânı ve kubbeli sofayla bu sofaya açılan iki tabhane hücresinden meydana gelir. Kuzey cephede payelere oturan ve tuğladan yapılmış beş sivri kemerin oluşturduğu giriş revağı yer almaktadır.

Caminin inşa kitabesinde tarih yoktur. E.H.Ayverdi, Mecdi Efendiye dayanarak bugün mevcut olmayan 1426 (H.830) tarihli kaynağa göre yapıyı 1426 yılına tarihleşmektedir. Öte yandan Abdurrahman Hıbrî Efendi yapının II. Murat tarafından 1436 (H.839) yılında aslen Mevlevihane olarak yaptırıldığını kaydetmektedir.

Caminin taç kapısı üzerinde üç satır Arapça olarak düzenlenen yapının II. Murat tarafından inşa ettirildiği yazılıdır.

Muradiye Camii’nin Mimari planı

Muradiye Camii’nin “T” harfi biçiminde olan ve kaynaklarda “kanatlı cami” şeklinde tanımlanan bir imar planı vardır. (İlk örneği 1330 yılında İznik’te görülen bu cami planının birçok Osmanlı kentinde, 16.yüzyıly sonuna dek yapılan camilerde sıklıkla kullanıldığı görülür.)

Edirne Muradiye Camii’nde, giriş revağı kemerlerindeki tuğla malzeme dışında tamamen düzgün kesme taş kullanılmıştır. Taç kapının söve ve kemeriyle, iki katlı olarak yapılan pencerelerden alt kattakilerin kiriş ve sövelerinde beyaz mermer kullanılmıştır.

Kesme taştan inşa edilen Muradiye Camii’nin, kanatlı cami planından farklı olan bir özelliği, caminin mihrap kısmıyla giriş kısmının aynı düzeyde tutulmuş olmasıdır.

Arka arkaya iki büyük kubbe ve yanlarda birer küçük kubbe olmak üzere üç kubbesi vardır. Son cemaat yeri dört köşeli 6 sütun üzerine beş gözlü olup, bu alan da beş küçük kubbeyle örtülüdür.

Sağda tek şerefeli minaresi yükselir. Giriş kapısı üzerindeki yazıtta II. Murat’ın adı yazılıdır. Arka arkaya 2 büyük, yanlarda birer küçük kubbe olmak üzere 4 kubbe ile örtülüdür, iki büyük kubbe arasındaki kemeri kalem işlemeleriyle süslüdür. İçerisindeki duvarlar güzel çiçek motifleriyle bezenmiş altı köşeli beyaz üzerine mavi renkli çinilerle ve araları firuze renkli üçgen levhalarla kaplı olup, iç kısımda bulunan kalem işleriyle süslü bazı kısımları ise sonradan sıvanmıştır. Sıvaların döküldüğü bazı yerlerinde bu işlemler görülmektedir. Mihrabın sağ ve solunda rölyef, yıldız şekilleri ve diğer motiflerle süslü, sarı renkli güzel çinilerle döşelidir.

Arkadaki bahçesinde İngilizler tarafından gönderildiği Edirne’de sürgünde iken ölen Şeyhülislâm Musa Kâzım (1858-1920)’ın Cumhuriyet döneminde yapılmış mezarı ile Şair Ahmet Neşati’nin 1674 tarihli mezarı bulunmaktadır. Camiyi yaptıran II. Murat’ın mezarı ise Bursa Muradiye Camii’nin yanındaki türbesindedir.

Mihrap

Muradiye Camii’nin çini mihrabı eşsiz güzelliktedir. İstalaktitli (sarkıtlı) yaşmak, kenar suyu ve yazıları ile Bursa Yeşil Camiinden sonra Osmanlı sanatının en görkemli çinili mihrabıdır. Mihraptaki çiniler, renkli sır ve sıraltı tekniğinin en başarılı örnekleri arasında yer alır.

Muradiye Camii’nin, yeşil renkli çinilerle süslü ilk minaresi 1752 yılı yer sarsıntısında yıkılmış ve yerine çinisiz olarak 1754 yılında I. Mahmut tarafından bugünkü tek şerefeli minaresi yapılmıştır.

Süsleme

Taş süsleme, caminin taçkapısında, giriş revağı kemerleri yastıklarında ve pencerelerin alınlık kemerlerinde görülmektedir.

Dikdörtgen bir kütle olarak kuzey cephe ortasına yerleştirilen taçkapı, duvardan çok az çıkıntı yapmaktadır. Taçkapı üç yönden iç ve dış bükey yarım daire profilli silmeyle çerçevelenmiştir. Kavsara başlangıcından zemine kadar olan bölümün, silmelerle dikey dikdörtgen panoya bölündüğü gözlenmektedir. Taçkapı nişi yanlardan birer sütunceyle sınırlandırılmıştır. Yedi sıra mukarnas dizisinden oluşan yaşmak bir sivri kemerle çerçevelenmiştir.

Taçkapı’nın yan nişleri üç köşelidir ve yüzeylerde herhangi bir süsleme bulunmamaktadır. Nişler yedi sıra mukarnas dizisinden oluşan bir yaşmağa sahiptirler.

Camiye giriş kapısının basık kemerinde, kırmızı ve beyaz taşların dönüşümlü kullanımıyla elde edilmiş renkli taş süsleme vardır.

Payelere oturan kemerlerin yastıkları, iç ve dışbükey yarım daire profilli iki silmeyle hareketlendirilmiştir.

Caminin iki katlı olarak düzenlenen pencereleri, duvardan 5 santim çökertilmiş bir yüzeye yerleştirilmişlerdir. Alt kat pencerelerinin kiriş ve söveleri beyaz mermerden olup, yüzeylerde bir iki sıra silme dışında süsleme bulunmamaktadır. Sivri kemerli pencerelerin alınlıkları da yalın bırakılmıştır. Pencerelerin kemerlerinden bazılarında kırmızı-beyaz renkli taş kullanılarak renk almaşıklığı elde edilmiştir.

Muhteşem kalem işçiliği

Caminin önemli bir özelliği de eski kalem işleridir. İki orta kubbeyi birbirine bağlayan büyük kemerin iç yüzündeki kalem işleri ilk kez 1930’da bir parçası badana kazınarak gün ışığına çıkarılmıştır. Sıvalar yer yer döküldüğünden ne yazık ki, bu kalem işleri tamamlanamamaktadır.

Üslûp ve Değerlendirme

Edirne Muradiye Camii, iç mekânı süsleyen zengin çini ve kalem işi duvar resimlerine ve tamamen kesme köfeki taşıyla inşa edilmiş olmasına rağmen taş süsleme açısından sadeliğiyle oldukça ilginç bir yapıdır.

Muradiye Camii’nin inşa edildiği yıllardaki Edirne eserlerinin de taş süsleme açısından çok süslü olduklarını söylemek mümkün değildir. Örneğin bu yapıdan önce inşa edilen Edirne Eski Cami’nin de dış cephesi taş süsleme açısından çok zengin değildir. En azından iç mekândaki minberde görülen süslemelerden hiçbiri dış cephede kullanılmamıştır. Edirne Yıldırım ve Gazi Mihal Camilerinde de durum aynıdır. Taş malzemeye bağlı olarak kayda değer tek süsleme yapının taçkapısın da bulunan mukarnaslardır.

Caminin iç mekânında bulunan çini süslemelerin Bursa Yeşil Camide çalıştıkları bilinen Tebrizli çini ustaları tarafından yapılmış oldukları ileri sürülmektedir.

Yapının dış cephede taş süsleme açısından sade oluşu, bir tarikat yapısı olarak inşa edilmiş olmasından da kaynaklanmış olabilir. Evliya Çelebiye dayanarak Mevleviler tarafından kullanıldığı belirtilen Tire Yeşil İmarette olduğu gibi, Muradiye Camii’nde de iç mekân, renkli duvar resimleriyle süslenerek âdeta bir cennet bahçesi imajı yaratılmıştır.

Bir geleneğin başlangıcı

Osmanlılarda ibadetlerden sonra, cemaata ikram edilmek üzere şerbet dağıtma geleneği, ilk defa Muradiye Camii’nin musluklarından akıtılarak yapılmaya başlanmıştır.