GALATA MEVLEVÎHANESİ
Mevlevîlik XIII. yüzyılda1 Mevlana Celaleddin-i Rumî’den sonra oğlu Sultan Veled tarafından teşkilatlanmaya başlamış, İstanbul başta olmak üzere Osmanlı Devleti’nin gelişmesiyle paralel olarak üç kıtaya yayılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Mevlevîlere tahsis edilen ve İstanbul Mevlevîliğinin ilk mekânları olan Kalenderhane Zaviyesi ve Âbid Çelebi (ö. 1497) tarafından Fatih Otlukçu Yokuşu’nda kurulan mekânlarla başlayan bu kurumsallaşmayı daha sonra kronolojik olarak Galata (Kulekapısı) (1491); Yenikapı (1598); Beşiktaş (Bahariye) (1622); Kasımpaşa (1623-1631) ve Üsküdar (1870) Mevlevîhaneleri izlemiş, böylece Osmanlı tasavvufunun önemli tekkeleri kurulmuş ve bunlar başta dinî ve sosyo-kültürel hayat olmak üzere Osmanlı kültür, sanat ve edebiyatının şekillendiği mekânlar olmuştur.
İstanbul’da Mevlevîlik
İstanbul’un fethinden tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar geçen sürede (1925) şehirde beş Mevlevîhane varlık göstermiştir. Ancak kaynaklarda isimlerine rastlanan fakat meşhur ve uzun ömürlü olmayan üç Mevlevîhaneden daha bahsedilmektedir.2
Fatih Sultan Mehmed tarafından Hristos Akataleptos Kilisesi’nin Mevlevîlere tahsis edilmesiyle kurulan Kalenderhane Zaviyesi’nin İstanbul’da varlığı bilinen ilk Mevlevîhane olduğu söylenebilir.3 Bir diğeri ise Âbid Çelebi tarafından Fatih Otlukçu Yokuşu’nda kurulan dergâhtır. Kaynakların Fatih Mevlevîhanesi olarak zikrettiği bu mekân daha sonraları kurucusu Âbid Çelebi’nin Nakşibendî Molla İlahî’ye olan intisabı sebebiyle Nakşibendî ve Mevlevî erkânının hüküm sürdüğü bir mekân olmuştur. Yine bazı kaynaklarda Eyüp’te kurulduğu ve faaliyete geçmeden bir depremle yıkıldığı kaydedilen Eyüp Mevlevîhanesi’nden bahsedilir ki bu mekân bir teşebbüsten öte varlık kazanamamıştır. İstanbul’da varlığı kaydedilen bir diğer Mevlevîhane ise Kasımpaşa Mevlevîhanesi dervişlerinden Dolapçı Mehmed Dede (ö. 1824) tarafından Eyüp/Gümüşsuyu civarında İdris Köşkü diye bilinen semtte 1814 yılında kurulan dergâhtır. Bu dergâh da banisinin ömrü ile mukayyet kalmıştır.
İstanbul Mevlevîhaneleri Osmanlı’nın kültür ve medeniyeti ile siyasi ve ictimai hayatını etkilemiş hatta yönlendirmiş kurumlar olarak temayüz etmektedir. Edebiyat, musiki, hat, tezhip, nakkaşlık vs. daha birçok sanat dalları Mevlevîhanelerde meşk edilmiş, müzehhip, ressam ve minyatür sanatçıları burada yetiştirmiştir.
Mustafa Itrî Dede, Hammamîzade İsmail Dede Efendi, Nâyî Osman Dede, Ali Nutkî Dede, Zekâî Dede, Hüseyin Fahreddin Dede, Hacı Arif Bey, Abdülbaki Nâsır Dede, Ataullah Dede, Dellalzade Hafız İsmail Efendi, Mehmed Celaleddin Dede, Ahmed Avni Konuk gibi daha birçok Mevlevî bestekâr ve musikişinas İstanbul Mevlevîhanelerinde yetişmiştir.
Edebiyat ve özellikle şiir, Mevlevî geleneğin yakından ilgilendiği bir husustur. İstanbul Mevlevîhanelerinde yetişmiş şairlerin sayısı oldukça fazladır. Şeyhülislam Bahaî, Cevrî, Şeyhülislam Yahya, Fasîh Ahmed Dede, Neşatî Ahmed Dede, Müneccimbaşı Ahmed Dede, Nâyî Osman Dede, Receb Enis Dede, Nef‘î, Nailî, Nedim, Sakıb Mustafa Dede, III. Selim ve Şeyh Galib gibi Osmanlı şiirinin önde gelen simalarının çoğu Mevlevîdir. Esrar Dede, Hasan Nazif Dede, Hâlet Efendi, Şeref Hanım, Leyla Hanım, Ziver Paşa, Nazım Paşa gibi toplumun farklı hizmet alanlarından daha birçok kimse şiir zevkini ve ilhamını Mevlevî muhitleri içerisinde elde etmişlerdir. Hülasa, Mevlevî tekkeleri özellikle İstanbul sanat, edebiyat ve musiki çevrelerinin bir nevi eğitim öğretim gördükleri güzel sanatlar merkezi olarak faaliyet göstermiştir.
Galata Mevlevîhanesi
Beyoğlu Dergâhı, Galata Âsitanesi, Galata Hankâhı, Hankâh-ı Bâb-ı Kule, Kulekapısı Mevlevîhanesi, İskender Paşa Zaviyesi, Tekye-i İskenderî gibi isimlerle anılan4 Galata Mevlevîhanesi Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid devri devlet adamlarından İskender Paşa tarafından kendisine ait bir av çiftliği arazisi içerisinde 1491’de kurulmuştur.5 İstanbul’daki ilk Mevlevîlerin merkez tekkesi olma özelliğine sahiptir. Tekkenin zikir merasiminin icra edildiği günler (mukabele günü) salı ve cumadır. Galata Mevlevîhanesi, Mevlevî kültürünün hayat bulduğu ve Osmanlı toplumuna yön vermiş çok önemli münevverlerin yetiştiği verimli bir ocaktır denilebilir.
1491’de temelleri atılan Galata Mevlevîhanesi, Mevlevîliğin Osmanlı tabiiyetine girerek bir imparatorluk kurumuna dönüşmesinin sembolü olmuştur. Tarikat bu yeni ve güçlü siyasi merkezin desteğiyle Kütahya, Edirne, Afyon ve İstanbul’dan sonra Balkanlar ve Akdeniz coğrafyasına yayılma imkânını bulmuştur.6
Galata Mevlevîhanesi’nin meşayih silsilesinde, Divâne Mehmed Çelebi (ö. 1544) ilk postnişin olarak gösterilir. İskender Paşa’nın çiftliğinde bir müddet misafir olan Divâne Mehmed Çelebi’nin İstanbul’dan ayrılırken yerini halifelerinden Ali Safaî Dede (ö. 1533)’ye bıraktığı bilinmektedir.7 Galata Mevlevîhanesi ilk üç şeyhinden sonra bir süre metruk kalmış, dördüncü postnişin Mesnevîhan Mahmud Dede’nin (ö. 1548) vefatından sonra sahipsiz kalarak harap olmuş, bir süre de Halvetî zaviyesi olarak hizmet vermiştir.
XVII. yüzyılın başlarında Sırrî Abdi Dede Konya’ya müracaat ederek bu dergâhın aslen Mevlevîhane olduğunu ifade ile dergâhı Halvetîlerden geri almış ve kısa bir süre meşîhat makamında kalmıştır. Daha sonra Konya Âsitanesi Şeyhi Bostan Çelebi (ö. 1630) kendisini bu görevden alarak yerine Mesnevî şârihi İsmail Rusûhî Ankaravî’yi şeyh tayin etmiştir.8 İsmail Ankaravî’nin tayini Galata Mevlehîhanesi’nde iki noktada önemlidir:
Birincisi; Ankaravî her ne kadar Mesnevî şerhindeki İbn Arabî düşüncesi merkezli yorumları sebebiyle zahir ulemasının tepkileriyle karşılaşmış olsa da başta Minhâcü’l-Fukarâ olmak üzere yazdığı eserler ve gösterdiği tavırlarla Mevlevî adap ve erkânının esaslarını temellendirerek9 dergâhta odaklanan bâtıni temayülleri tasfiye etmiş, bu vesileyle tarikatın Osmanlı idari ve ilim çevreleri ve münevver kesim arasında hızla kökleşmesini temin etmiştir. İkinci husus ise; İstanbul’da Mevlevîliğin teşkilatlanması ile ilgilidir. Bu dönemde Yenikapı, Beşiktaş ve Kasımpaşa Mevlevîhanelerinin faaliyete geçmesiyle tarikatın İstanbul’daki tek merkezli yapısı bu dergâhlarda yetişmiş derviş ve güçlü şeyh aileleri vasıtasıyla çok merkezli bir şekil almıştır.10 Galata Mevlevîhanesi’nin 430 yıllık tarihî sürecinde Konya Âsitanesi tarafından görevlendirilen meşihat makamında bulunan şeyhlerinin listesi ve meşihat sıralamaları şu şekildedir:11
- Divâne Mehmed Çelebi (ö. 1544)
- Ali Safaî Dede (ö. 1533)
- Mesnevîhan Mahmud Dede (ö. 1602)
- İsmail Rusûhî Ankaravî (ö. 1631)
- Sırrî Abdi Dede (ö. 1631)
- Âdem Dede (ö. 1652)
- Arzî Mehmed Dede (ö. 1664)
- Derviş Çelebi (ö. 1664)
- Naci Ahmed Dede (ö. 1710)
- Derviş Çelebi (ö. 1664, II. defa)
- Mesnevîhan Gavsî Ahmed Dede (ö. 1696 veya 1698)
- Kutbü’n-Nâyî Osman Dede (ö. 1729)
- Sırrı Abdülbaki Dede (ö. 1750)
- Mehmed Şemseddin Dede (ö. 1760)
- İsa Dede (ö. 1771)
- Selim Dede (ö. 1777)
- Mehmed Sadık Dede (ö. 1778)
- Abdülkadir Dede (Görevden alınması, 1780)
- Hüseyin Dede (ö. 1782)
- Bakkalzade Ali Dede (Görevden alınması, 1786)
- Sultanzade Halil Numan Dede (Görevden alınması, 17120)
- Bakkalzade Ali Dede (II. defa)
- Şemsî Dede (ö. 17120)
- Mehmed Esad Dede (Şeyh Galib) (ö. 1799)
- Mehmed Ruhî Dede (ö. 1225/1810)
- Trablusşamlı Mahmud Ümid Dede (ö. 1818)
- Mehmed Kudretullah Dede (ö. 1871)
- Mehmed Ataullah Dede (ö. 1910)
- Ahmed Celaleddin Dede (ö. 1946)
İsmail Rusûhî Ankaravî’den sonra tekkelerin kapanışına kadar olan sürede Galata Mevlevîhanesi’nde başta Şeyh Galib Dede olmak üzere birçok şair ve fazıl şeyhler postnişin oldukları gibi hayli kuvvetli müzisyenler de bu dergâha intisap etmişler, vefatlarından sonra da dergâhın haziresinde defnedilmişlerdir.12 Galata Mevlevîhanesi gerek şeyhleri ve gerekse vefatlarından sonra Mevlevîhanenin hâmuşânında yatan önemli ilim, irfan devlet ve edebiyat adamlarının durağı olmuştur. Bunlardan özellikle Mesnevî şârihi İsmail Rusûhî Ankaravî ve Hüsn ü Aşk müellifi Şeyh Galib Dede eserleriyle ve fikirleriyle dönemlerinin önde gelen isimlerindendi. Yine Esrar Dede, Fasîh Ahmed Dede gibi önemli şairler, Hâlet Efendi gibi devlet ricalinin önde gelenleri de bu dergâhın müntesibi idiler. Mevlevîlik deruhte ettiği tasavvufi eğitimle bir yandan yüksek ahlaklı kişiler yetiştirirken, bir yandan da zengin koleksiyonlara sahip kütüphanelerle düşünce hayatının ve dünya görüşünün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Mesela sadece Galata Mevlevîhanesi, dört yüz otuz yıllık hizmeti süresinde yetmiş kadar divan sahibi şair yetiştirmiştir ki bunların başında Şeyh Galib gelmektedir.13 İsmail Rusûhî Ankaravî, Mesnevî şarihlerine ve mesnevîhanlara rehber olmuştur. Ataullah Dede, (ö. 1910) Arapça, Farsça, Almanca ve Fransızca’ya hâkim, iyi bir cebir ve hendese âlimi ve yine ta‘likte üstat bir hattat ve iyi bir musikişinastır.14 Hülasa Mevlevîlik yedi yüz yıldır, saraylardan Osmanlı Devleti’nin en ücra köşelerine kadar toplumun pek çok kesimiyle sıkı bir ilişki içinde bulunmuş, ciddi bir disiplin içinde verilen din, dil, edebiyat, musiki, kültür ve sanat eğitimiyle, ülke sınırları içinde birer kültür merkezi, ilim, irfan ve terbiye mektebi, birer akademi veya konservatuvar niteliği taşımış, büyük edip, şair, mesnevîhan, mütefekkir, musikişinas, ressam, hattat, nakkaş ve el sanatkârları yetiştirmiştir.15
XVII. yüzyılın başlarında Konya’daki Çelebilik makamı tarafından görevlendirilen Şeyh Sırrî Abdi Dede (ö. 1631), meşihatını üstlendiği Mevlevîhanede (1608) yılında büyük bir onarım gerçekleştirmiş ve bina tekrar Mevlevîhane olmuştur. Mevlevîhane 1765’te Tophane yangınında yine harap olmuş, Sultan III. Mustafa tarafından tamir ettirilmiştir. Mevlevîhanenin 1791’de Şeyh Galib’in isteği üzerine Sultan III. Selim tarafından tamir ettirildiği ifade edilmektedir. Harap olan semahane kısmı da 1834 tarihinde Sultan II. Mahmud tarafından imar edilmiştir. XVII. yüzyıl başlarından itibaren birçok defa tamir gören ve yenilenen, çeşitli ek bölümlerle donatılarak küçük bir külliye niteliğine bürünen Galata Mevlevîhanesi, III. Selim’in 1791’de gerçekleştirdiği yenileme sonucunda ana hatlarıyla bugünkü yerleşim düzenine kavuşmuş, binalar ise XIX. yüzyıl içinde son şekillerini almışlardır. Mevlevîhanede XIX. yüzyılda da birçok tadilat yapılmıştır. Bunların ilki, II. Mahmud devrinin ünlü simalarından Hâlet Efendi’nin 1819’de gerçekleştirdiği imar faaliyetidir. Mevlevîhane 1824’te bir yangın daha geçirmiş, Şeyh Seyyid Kudretullah Dede tarafından 1828’de sadaret makamına hitaben kaleme alınan arzuhâle binaen II. Mahmud tarafından 1835’te yeniden inşa ettirilmiştir. Sultan Abdülmecid ise 1851 ve 1859’da iki defa tamirata aldığı binayı bugünkü şekliyle yeniden yaptırmıştır. Mevlevîhane, II. Abdülhamid ve V. Mehmed Reşad devirlerinde de küçük kapsamlı onarımlar geçirmiştir.16 Tekkelerin kapatılmasından (1925) sonra Mevlevîhanenin ana binası bir süre halkevi ve karakol olarak kullanılmıştır. 1945-1947 arasında belediye tarafından hazirenin doğu kesimi kaldırılarak yerine Beyoğlu Evlendirme Dairesi yaptırılmış, bu arada semahanenin girişindeki ahşap türbeler, harem bölümü, matbah-ı şerif ve diğer bazı müştemilat ortadan kaldırılmıştır. Galata Mevlevîhanesi resmî kurumların ilgisizliğine rağmen Turing ve Otomobil Kurumu başkanı Reşit Saffet Atabinen ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in çabaları sayesinde kısmen günümüze gelebilmiştir. Birçok girişimin sonucunda Mevlevîhanenin 1946’da bütün birimleriylebir Mevlevî kültürü müzesine dönüştürülmesine karar verilmiş ve mülkiyeti vakıflardan Millî Eğitim Bakanlığı’na intikal etmiştir. Müzeye dönüştürülmesi yirmi yıllık bir gecikmeyle gerçekleşebilmiş, dört yıl süren geniş kapsamlı onarım çalışmaları sonunda Divan Edebiyatı Müzesi adıyla 27 Aralık 1975’te ziyarete açılmıştır. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının katkılarıyla restore edilen yapı hâlen müze olarak kullanılmaktadır.
DİPNOTLAR
1 Sezai Küçük, İstanbul Mevlevîhâneleri I, İstanbul 2007, s. 36.
2 Bkz. Küçük, a.g.e., s. 34.
3 Baha Tanman, “İstanbul Mevlevîhâneleri”, Osm. Ar., 14 (1994), s. 178.
4 İsmâil Ünver, “Galata Mevlevîhânesi Şeyhleri”, Osm. Ar., 14 (1994), s. 195-196.
5 Geniş bilgi için bk. Can Kerâmetli, Galata Mevlevîhânesi Divan Edebiyatı Müzesi, İstanbul 1977, s. 15-19.
6 Ekrem Işın, “Anadolu’da Mevlevîliğin Üç Dönemi”, Bursa’da dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü (haz. Nahit Kayabaşı), 2003, Bursa 2003, s. 151-155.
7 Baha Tanman, “Galata Mevlevîhânesi”, DİA, XIII, 318.
8 Esrâr Dede, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân, Kahire 1866, II, 54-55.
9 İsmail Rusûhî Ankaravî, Minhâcü’l-fukarâ (haz. Safi Arpaguş) İstanbul 2008.
10 Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, İstanbul, 4 (1993), s. 121-125.
11 Küçük, İstanbul Mevlevîhâneleri, s. 48-94; Ünver, “Galata Mevlevîhânesi Şeyhleri”, s. 195-219.
12 Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1983, s. 337.
13 Safi Arpaguş, Mevlevîlik’te Ma’nevî Eğitim, İstanbul 2009, s. 307.
14 Atâullah Dede hakkında bk. Thierry Zarcone, “Şeyh Mehmed Ataullah Dede ve Galata Mevlevihanesi, -Doğu-Batı Arasında Entelektüel ve Tinsel Bir Köprü, Saltanatın Dervişleri Dervişlerin Saltanatı: İstanbul’da Mevlevîlik (haz. Ekrem Işın), İstanbul 2007, s. 58-75.
15 Bârihüdâ Tanrıkorur, “Türk Kültür ve Mimarlık Tarihinde ‘Mevlevîhâne’nin Yeri ve Önemi”, III. Millî Mevlânâ Kongresi (Tebliğler), Konya 1989, s. 62.
16 Tanman, “Galata Mevlevîhânesi”, XIII, 317-321.
https://istanbultarihi.ist/173-galata-mevlevihanesi