HALEP MEVLEVİHANESİ
Sezai KÜÇÜK
Giriş
Mevlana Celâleddin Rûmî’nin 1273 yılında Konya’da vefatından sonra adına oğlu Sultan Veled (ö. 1312) tarafından kurulan Mevlevîlik, Selçuklular devrinden başlayarak Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar geçen süre içerisinde, toplumu derinden etkileyen tarikatların başında gelmiştir. Mevlana’nın sağlığında özel toplantılar düzenleyip, dini sohbetler, zikir ve sema yaptığı Konya’daki dergahı merkez olmak üzere, kısa sürede gerek çelebiler gerekse Mevlevi dedeleri vasıtasıyla Anadolu ve diğer İslam beldelerinde yaygınlık kazanmış ve buralarda mevlevihaneler tesis edilmiştir. Tesis edilen bu mevlevihaneler fonksiyonları bakımından iki gruba ayrılırlar: 1. Asitaneler, 2. Zaviyeler.
Farsçada “kapı eşiği, kapı dibi, eşik yanı” gibi anlamlara gelen âstân kelimesinden türetilen âsitâne, Türkçede âstâne veya âsitâne şeklinde kullanımı yaygınlık kazanmış ve Osmanlı devrinde bir tarikatın veya bir tarikat kolunun merkezi olan tam teşekküllü tekkeler için isim olmuştur. Hücre, küçük oda anlamlarına gelen zaviye ise; herhangi bir tarikata ait olup içinde dervişlerin yaşadığı ve gelip geçen yolcuların misafir edildiği binalardır.
Mevlevilikte âsitânenin diğer tarikatlarda bulunmayan farklı bir anlamı vardır. Bu tarikat erkanına göre âsitâneler, içerisinde bin bir günlük çile çıkartılan, zaviyelere göre daha geniş bir alanda kurulan ve dervişlerin eğitim ihtiyaçlarına göre mimari özellikler taşıyan dergahlardır. Küçük Mevlevi tekkelerine de zaviye tabir olunmuştur. Asitaneler zaviyelerden büyük sayılmış, zaviye şeyhleri mevki bakımından âsitâne şeyhlerinden aşağı tutulmuştur. Çile asitanelerde çıkarılmış, dervişler bu tekkelerde yetiştirilmiş ve zaviyelerde hizmet etmek çile çıkarmak sayılmamıştır.
Mevlevi Tarikatı’nın merkezi sayılan Konya’da Asitane-i Aliyye de denilen Mevlana Dergahı’ndan başka bu özel anlamda asitane olan mevlevihaneler şunlardır:
- Afyonkarahisar
- Eskişehir
- Gelibolu
- Bursa
- Kastamonu
- Kütahya
- Manisa
- Mısır
- Rumeli (Yenişehir)
- Halep
Konya’dan sonraki asitaneler içinde birinci derecede Afyonkarahisar, ikinci derecede de Manisa ve Halep dergahları gelmiştir. İstanbul’daki beş mevlevihanenin de dördü [Galata (Kulekapısı), Yenikapı, Beşiktaş (daha sonra Bahariye), Kasımpaşa] asitane kabul edilmiş, Üsküdar ise fonksiyonu itibariyle zaviye statüsünde kalmıştır. Konumuz olan Halep Mevlevihanesi asitane olarak, kuruluşundan itibaren 1925 yılında tekkelerin kapatılmasıyla tarikatın son merkezi olarak kaldığı zamana kadar, bu bölgede en önemli Mevlevi temsilciliklerinden biri olmuştur.
Özellikle son zamanlarda Halep, Kütahya ve Manisa Tekkeleri’ne çok sayıda çelebi gönderilmesi bu dergahların tarikat içerisindeki önemlerine birer işaret kabul edilebilir. Bunlardan Arap dünyasında Osmanlı kültürünü temsil eden merkezlerinden biri kabul edilen Halep Mevlevihanesi çoğu zaman daha sonra önemli asitanelere şeyh olarak atanacaklar, mevlevi dedeleri ve bilhassa son zamanlarda, Konya’da Mevlana Dergahı’na postnişin olacak çelebiler için bir yetişme yeri veya geçiş noktası olarak göze çarpmaktadır. Halep Mevlevihanesi’nde bir süre görev yaptıktan sonra Yenikapı Mevlevihanesi’ne tayin edilen Musa Dede, Üsküdar Mevlevihanesi’ne postnişin olan Ahmed Remzi Dede ve son devrin çelebilerinden Amil Çelebi buna birer örnektir.
Bugüne kadar yukarıda ismi geçen mevlevihanelerle ilgili çeşitli araştırmalar yapılmışsa da Halep Mevlevihanesi’ne dair yapılmış Türkçe veya başka bir dilde çalışma bilinmemektedir. Arap aleminde ise, Klaus Kreiser’in ifadesiyle, “Kökenleri Arap dünyasının dışında bulunan belli tarikatiara daha yakından bakılacak olursa, Arapça mahalli’ kroniklerin bu tarikatlada ilgili derviş, tekke, zaviye ve hankahlardan çoğu zaman, ancak topluca ve dar bir özetlemeyle söz ettikleri” görülür.
Halep Mevlevîhânesi’nin Tesisi
Konya’da tesis edilen Konya Mevlevi Dergahı’ndan sonra mevlevihanelerin kurulmasında ve yayılmasında birinci derecede çelebiler etkili olmuştur. İlk devir diye isimlendirilen bu dönemde Anadolu’nun pek çok yerinde ya bizzat çelebiler veya çelebilerin gönderdiği halifeleri tarafından mevlevihaneler tesis edilmiştir.
Mevlevilik’in yayılmasında ve tekkelerin açılmasında birinci derecede amil olan çelebilerin temsil ettikleri bu ilk devirden sonra, Mevlevilik’i bilhassa Divane Mehmet Çelebi (ö. 951/1544’ten sonra) yaymıştır. Lazkiye, Mısır (Kahire), Cezayir, Sakız, Eğridir, Sandıklı, Midilli, Muğla, Burdur ve İstanbul’daki Galata (Kulekapısı) mevlevihaneleri ve rivayetlere göre Fars ülkesindeki mevlevihane ve Halep mevlevihanesi onun zamanında ve onun gayretiyle açılmıştır.
Sakıp Dede’nin naklettiğine göre, Mevlevilik’in Şems kolundan olduğu belirtilen Divane Mehmet Çelebi, daha gençliğinde, sırtında Kalenderi abası, başında ise bazen Mevlevi bazen de Kalenderi külahıyla, zaman zaman saçlarını, kaşlarını, bıyıklarını ve sakalını tıraş (çar-darb) ederek dağlarda ovalarda dolaşmış, ömrünün çoğunu seyahatlerde geçirmiştir. Yanına aldığı Mevlevi dervişleri ve Bektaşi abdallarıyla Irak’a gitmiş, Necef, Kerbela, Bağdat ve Samerra’da ehl-i beyt imamlarını ziyaret ettikten sonra, sekizinci imam Ali er-Rıza’yı ziyaret etmek üzere Meşhed’e geçmiştir. Meşhed’de oranın Kalenderileri tarafından saygıyla karşılan Çelebi, etrafındakilerle beraber tekrar Bağdat’a dönmüş ve oradan da Halep’e gitmiştir.
Pir Adil Çelebi zamanında (1421-1460) kırk Mevlevi dervişiyle Horasan’a oradan Bağdat’a, oradan da Halep’e geçen Divane Mehmet Çelebi, Halep’te Tacu’l-arifin Ebü’l-Vefa (ö. 501/1107) soyundan ve Vefaiyye tarikatinden, Ebu Bekr el-Vefai’nin (ö. 991/1583) dergahına inmiş ve onu, Kalenderiler gibi tıraş ettirip halife yapmış ve semadan başka bütün tarikat törenlerini yapmayı izin vermiştir. Buradan anlaşılıyor ki, Halep’e gelen Divane Mehmet Çelebi, daha önce de uğradığı yerlerde olduğu gibi burada da bir halife bırakmıştır ki, o da Ebu Bekir Vefai (ö.991/1583)’dir.
Başta Sakıb Dede olmak üzere diğer bütün kaynaklar, bundan sonra Halep’te müstakil bir mevlevihanenin kurulmasında iki isimden bahsederler: Mirza Fulad ve Mirza Ulvan.
Sakıb Dede’nin kaydettiğine göre, Farisi olan Mirza Fulad ve Mirza Ulvan, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’le savaşıp yenilgiye uğrayan Safevi hükümdarı Şah İsmail’in ileri gelen iki adamıdır. Savaş esnasında Şah İsmail’in yanından kaçıp Halep’e yerleşirler. Şia Mezhebi’ne mensub olan bu iki kişi, şia inancından vazgeçtiklerini göstermek için bir ehl-i sünnet tarikatı olan Mevlevilik’e intisab ederler ve Mevlevi tarikatı şeyhlerinden Sultan Divane Mehmet Çelebi’ye derviş olurlar. Kendi mallarıyla ortaklaşa, mevcut tekkeyi yaptırırlar. Tekke inşa edilmeden önce tekkenin yeri etrafı boş ve küçük bir tepedir. Burayı tamamen sahibinden satın alıp tekkeye vakfederler. Tekkeyi inşa ettirdikten sonra Konya’da bulunan Molla Hünkar Çelebi Efendi tarafından Fakri Ahmed Dede (ö. 994/1585)’nin buraya şeyh olarak tayin edilmesine muvaffak olurlar.
Fakri Ahmed Dede’den sonra Halep Mevlevihanesi’nde postnişin olan zevata ait elimizde iki ayrı liste bulunmaktadır. Birincisi, Halep Mevlevihanesi şeyhi Sa’deddin Dede tarafından Konya’daki Mevlevi Asitanesi’nden o dönemde (11209) “her postnişinin bulunmuş olduğu mevlevihane ile ilgili bilgileri göndermesi”ne dair emirname üzerine, 5 Kanunu’l-evvel 1327/1911 yılında Konya’ya gönderilen liste; ikincisi de, Nehrü’z-zeheb müellifi Kâmil el-Bâlî el-Gazzî (ö. 1933)’nin naklettiği ve bizzat tekke sicilinden 1338/1919 yılında son postnişin Sa’deddin Dede zamanında yazdığını ifade ettiği liste.
Her iki listede de tarihi malumat açısından bazı hatalar bulunmaktadır. Özellikle mevlevihanenin ilk dönem şeyhleriyle ilgili verilen meşihat yıllarına ait tarihler birbirini tutmamaktadır. Fakri Ahmed Dede’den Safi Musa Dede’ye kadar Halep Mevlevihanesi’nde meşihat makamında bulunan şeyhlerin meşihat sıralamalarını elde ettiğimiz diğer tarihi bilgilere de muvafık düşebilecek bir şekilde sıralamak pek mümkün gözükmemektedir.
Halep Mevlevîhânesi Şeyhleri
- Fakri Ahmed Dede (ö. 994/1585)
- Hasan Dede (ö. 1065/1654)
- Hüseyin Dede (ö. 1120/1708)
- Şatır Mehmed Dede (ö. 1705’ten önce)
- Şekib Ömer Dede (ö. 1135/1722)
- Safi Musa Dede (ö. 1157/1744)
- Muhammed Dede (ö. 1144/1731)
- Hasan Dede (ö. 1172/1758)
- Mustafa Dede (ö.1187/1773)
- Muhammed Ali Dede (ö. 1219/1804)
- Abdülgani Dede (ö. 1298/1880)
- Vacid Dede (ö.1309/1891-1892)
- Amil Çelebi (ö. 1920)
- Ahmed Remzi Dede (Akyürek): (ö. 7 Ekim 1944)
- Muhammed Sa’deddin Dede (ö. ?)
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde tarikatlerin kaldırılışından sonra 1925’te son postnişin Abdülhalim Çelebi’nin vefatı üzerine, Halep Dergahı’nda şeyh bulunan Muhammed Bakır Çelebi, çelebilik makamını Halep’te tesis etmiş ve Suriye’deki Fransız mandater hükümeti tarafından da bu müessese tasdik edilmişti. Bu suretle Halep Asitanesi, öbür mevlevihanelere merkez olmuş, şeyhlerin azl ve tayini bu makama aid bulunmuştu. Nitekim Şam Şeyhi Said Dede’nin ölümü üzerine yerine oğlu Şemseddin Dede ve Trablusşam Mevlevihanesi şeyhi Şefik Dede’nin ölümü üzerine de yerine Mehmed Enver Dede tayin edilmişti. Bu vaziyet, 1925 yılından 1944 yılına kadar devam etmiştir. Bu yıllar arasında Mevlevihane bütün olumsuzluklara rağmen Bâkır Çelebi’nin önderliğinde Türkiye’den gelen dedelerle fonksiyonunu icra etmeye devam etmiştir. Tekkede tarikata intisab edenler çile çıkarmış, mukabele törenleri icra edilmiş, diğer tarikat mensubu birçok derviş Mevlevi tarikatine intisab etmiştir.
1925 Sonrası ve Bugünkü Durum
1943 yılında Bâkır Çelebi’nin İstanbul’da vefat etmesi ve 1944’te Fransız Hükümeti’nin Suriye’ye bağımsızlığını vermesi üzerine, çelebilik makamı ve bu makamın imtiyazı kaldırılmış; diğer mevlevihanelerin ve Halep Mevlevihanesi’nin vakıflarına ve bütün varidatına el konulmuş ve tamamı Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne bağlanmıştır.
Bakır Çelebi’nin vefatı üzerine oğlu Celaleddin Çelebi’nin, çelebiliği kabul edilmediği için, Bakır Çelebi’ye yokluğunda Halep’te vekalet eden, vefatından sonrada bir yıl kadar çelebilik makamında bulunan kardeşi Şemsülvahid Çelebi, bu tarihi makamın son temsilcisi olmuştur.
Vahid Çelebi’nin verdiği malumata göre,
Halep Mevlevihanesi, Bakır Çelebi’nin vefatından az bir müddet sonra Evkaf Müdürlüğü tarafından zapt edilmiş ve muhiplerden bir Arap, dergaha şeyh vekili tayin edilmiştir. Tekkede beş tane ihvan dede vardır; bunların iaşeleri, pek fakir ve basit bir şekilde Evkaf idaresince temin edilmekte ve her birine ayda beş Suriye Lirası verilmektedir. Fakat yeniden derviş kabul edilmediği için dergahın kapanması, bu dedelerin ölümüne bağlıdır.
Semahanedeki kütüphane kargaşada yağma edilmiş, etrafındaki demir parmaklık kaldırılmış ve cami haline getirilmiştir. Halep’te otuz kadar Mevlevi muhibbi vardır. Bunlar biraz sema yapmasını bilirler, yılda dört beş defa mukabele yaparlar ve Arapça ilahiler okuyarak usulsüz bir şekilde dönerler. Cuma ve pazartesi geceleri dergaha gelip Evkaf dairesinin temin ettiği yemeği yerler ve hizmetlerine karşılık ayda üçer lira alırlar.
1950’li yıllardan itibaren Suriye’deki mevcut bütün tekke şeyhlerine vefatlarıyla birlikte kesilmek şartıyla maaş bağlanmış, şeyh ölünce yerine başka biri tayin edilmemiş, böylelikle tekkeler, birer birer ve zamanla tasfiye edilerek Evkaf’a mal edilmiştir.
O günlerden sonra kaderine terk edilen, eski ve yeni semahaneleri mescide dönüştürülen tekke, bugün Halep halkı tarafından “Monlahane Cami” olarak bilinmektedir. Eski ve yeni semahane dışındaki müştemilatından hamuşan ve matbah, zamana yenik düşmüş ve tamamen harabe halini almıştır. Hamuşan içinde bulunan Mevlevi mezarlarının mezar taşları yere konulmuş, tekkenin arka tarafında bulunan dükkanlara geçiş yolu yapılmış, sikkeli mezar taşlarının sikkeleri kırılmış, çoğu kaybolmuştur. Özellikle daha önce depo olarak kullanılan ve duvarında “Ya Hazret-i Ateşbaz Veli” ibaresi hâlâ okunan matbah, şimdi dört duvardan ibaret bir harabe halindedir. Tekkenin ana girişinin sol tarafına inşa edilen paralı tuvalet de, tekkeye ve hamuşana sıralanmış Mevlevi dedelerine bir saygısızlık örneği teşkil etmektedir. Tekkenin kuzey ana girişinin hemen sağında bulunan küçük minare ve bu minarenin tepesinde Mevlevilik’in simgesi olan sikke şeklinde alem bulunmaktadır.
Görülen o ki, Suriye’deki bütün Osmanlı eserlerine -bir an önce Osmanlı izlerinin silinmesi için- reva görülen ilgisizlik, Halep Mevlevihanesi’nin de kaderi olmuştur.
Bugün Halep başta olmak üzere özellikle Şam’da oluşan ve kendilerini “Mevlevi Fırkası” olarak isimlendiren bazı gruplar, çoğu zaman bazı özel törenlerde, figürleri tamamen bozulmuş sema gösterileri yapmaktadırlar. Bizim de Halep’te tanıma fırsatı bulduğumuz “Halep Mevlevi Fırkası”, yaptığı sema gösterilerini tamamen ücret karşılığında icra etmektedirler. Zaman zaman sema gösterilerinde bulunmak üzere Suriye dışına da çıktıklarını ifade eden fırka mensublarının, Mevlevllik’le ve Mevlevi kültürüyle çok fazla alakalarının olmadığını müşahade ettik.
Tekke’nin Vakıfları
Esasını “Sermayeyi, Allah’ın rızasını kazanmak için insanların yararlarına yöneltmek ve bu yolda harcamak” diye nitelendirebileceğimiz vakıflar, insanlara karşılıksız olarak yardım etmek için ortaya konulmuştur. Bu müessesenin devamlı yaşaması, bakım ve onarımı için gerekli kaynak da gösterilerek, kamu yararına daimi faaliyet göstermesi sağlanmıştır. Dolayısıyla çok çeşitli hizmetleri çatısında birleştiren büyük tekkelerin vakıflara olan ihtiyacı açıktır. Halep Mevlevihanesi de bu manada çatısı altında bulunan dervişlerin barındırılması, tekkenin bakım ve onarımı için vakfedilmiş mala ihtiyacı olan büyük tekkelerden biridir.
Halep Mevlevihanesi, 1919’lu yıllarda Nehrü’z-Zeheb müellifinin ifadesiyle “Mevlevi tarikatının en büyük tekkelerinden biridir ve şehrin en güzel yerine kurulmuş, manzarası fevkalade, binası sağlam ve vakıfları bol bir tekkedir.”
XVI. asrın başlarında Mirza Fulad ve Mirza Ulvan, boş bir arsa iken sahiplerinden satın alarak buraya inşa ettirdikleri tekkenin, yine etrafındaki boş arsaları da sahiplerinden satın alarak tekkeye bağışlamışlar, böylece tekkenin ilk vakıf gelirlerini temin etmişlerdir. Fakat tekkenin bu ilk kuruluş dönemine ait vakıfnamenin mevcut olmadığını ve mevcut diğer vakıfname suretlerinin de Konya’ya gönderildiğini Sa’deddin Dede 5 Teşrini’l-Evvel 1327/1911 tarihli belgede bildirmektedir.
Bugün Konya Mevlana Müzesi Arşivi’nde kayıtlı bulunan bu vakıfname suretleri, Halep Mevlevihanesi vakıf mallarına dair elimizdeki tek belgedir. Üç adet olan ve içerisinde kendilerinden mütevelli olarak bahsedilmesi sebebiyle, aşağıda isimleri zikredilecek olan şeyhlerin dönemine ait olduğu anlaşılan vakıfnameler, Halep Mevlevihanesi’nin vakıf mallarının bilhassa 19. yüzyılda yeterince zengin olduğunu göstermektedir. Ayrıca yukarıda zikredilen “mektup”ta ve belgelerde Halep Mevlevihanesi’nin vakıflarının zenginliğinden ve kıymetinden bahsedilmekte ve belki de bu zenginliğin sebep olduğu meşihat çekişmelerine dair bilgiler verilmektedir.
Konya Mevlana Müzesi Arşivi’nde bulunan 68/39 no’lu vakıfname suretine göre, Hacı Ebu Bekir Ağa b. merhum Veyis Ağa b. Bekir Ağa, Antakya Kapısı mahallindeki bütün dükkanlarını, öncelikle tekkenin tamir ve bakımı için, gelirin geri kalanını da tekke içinde bulunan sebilin yeniden inşası ve görevlisi sebildarın ücreti için, gelirlerden artanının da tekkede bulunan dervişler için, tercüman Mustafa Ağa b. Hafız Ağa’nın da bulunduğu ve vakıfların tescili için mütevelli tayin edildiği bir mecliste, mütevelli ve tekke şeyhi Mustafa Dede’ye teslim etmiş ve bu dükkanlarını tekkeye vakfetmiştir.
68/40 no’lu ikinci vakıfname sureti ise, Sandal Ağa b. Abdullah b. Abdülkerim’in tekkeye vakfettiği Halep’in dışında ve Kuveyk nehrinin kuzeyinde bulunan yarısı harabe halinde ve 24 kırat üzerinden 12 kırat değerinde olan üç meskene aittir. Bu meskenlerin geliriyle öncelikle evler tamir edilecek, daha sora kirasından elde edilecek gelir, tekke dervişlerine verilecek ve dervişler de her cuma günü mukabeleden sonra vakfedenin ruhuna fatiha okuyacaklardır. Mütevelli olarak tekke şeyhi Ahmed Dede’nin tayin edildiği ve Ahmed Dede’den sonra da gelecek tekke şeyhlerinin bu vakfın mütevellisi olduğu vakıfnamede beyan edilmiştir.
Üçüncü vakıfname, Konya Mevlana Müzesi Arşivi’nde 68/41 numara ile kayıtlıdır ve gerek Mevlevi tarihi gerekse tarikatlar tarihi açısından nadir bir örnek diye takdim edebileceğimiz bir vakıfname suretidir. Tarikatlar tarihi incelendiğinde görülür ki, genellikle tekkelere bağışlar ve vakıflar, o çevrenin veya beldenin zenginlere ve yöneticileri veya halkı tarafından yapılır. Halep Mevlevihanesi tarihinde de Abdülgani Dede’ye gelinceye kadar yukarıda örneklerini sunduğumuz usul görülmektedir. Fakat Abdülgani Dede bizzat tekke şeyhi olarak kendisinin vazife yaptığı dönemde malik olmuş olduğu birçok akarını ve en önemlisi de 1000 cilde yakın kitabını tekkeye vakfetmiştir. Vakıfnamede vakfın ayrıntıları şöyle geçmektedir:
es-Seyyid eş-Şeyh Abdülgani Dede Efendi b. el-Merhum eş-Şeyh Muhammed Ali Dede Efendi b. el-Mebrur eş-Şeyh Mustafa Efendi, Halep Esedullah Mahallesi’nde 24 kırat değerinde biri büyük, biri orta olmak üzere iki evini, yine Ukbe Mahallesi’nde Gabgan Camii’nin batısında bulunan 24 kırat değerindeki altı mesken ve içinde çeşitli meyve veren ağaçları ve Musabin mahallesi ve Zeyt Ham yakınında bulunan evi ve yine Esedullah Mahallesi Bevabetü’l-Muharram dışında bulunan altı adet tek katlı evi ve Benkarsa Mahallesi’ndeki dükkanını, Babü’l-Cenan dışında ve Mevlevi tekkesi yanında ve Yahudi havrası yanında bulunan dükkanlarını, onlarca kadife cinsinden, beş de normal cinsten halıyı ve 1000 adet kitap ve risaleyi, ayrıca kır kahveleri diye bilinen kahveleri, içinde mevcut bütün müştemilatıyla (fincanlar, ibrikler, kandiller v.s) tekkeye vakfetmiştir.
Bu vakıflardan elde edilecek gelirleri de, öncelikle tekke kütüphanesine vakfettiği kitapların korunmasına, kütüphaneye bir nazır tayin edilmesine, tekkenin tamir ve onarımına, tekkede bulunan dervişlerin ihtiyaçlarına, tekkede mevcut meşayihin kabirlerinin bakımına, vefatından sonra tayin edilecek türbedar ve sebildarın ücretine, cüzhanlara ve vakıf mütevellisi tayin ettiği kişilerin maaşlarının ödenmesine tahsis etmiştir.
Abdülgani Dede’nin bağışlarıyla zenginleşen Halep Mevlevihanesi vakıf malları, Amil Çelebi döneminde yukarıda da bahsettiğimiz gibi ciddi bir şekilde azalma göstermiş, Sa’deddin Dede’nin de vakıf akarlarını ehil olmayan kimselere teslim etmesiyle bu azalma ve zayi olma son haddine ulaşmıştır. Öyle ki, mevlevihanenin azalan vakıf mallarını teftiş için Konya’daki Çelebi Efendi müfettişler göndermiştir. Sa’deddin Dede’nin ikinci kez postnişin olduğunda Konya’ya bildirdiği demirbaş eşyalarla ilgili “selefim tarafından bendelerine demirbaş eşya olarak bir şey teslim olunmamış ve bırakılan eşya-ı saire ise kırık sandalye, eski hasır gibi şey-i lâyuzker kabilinden … ” cümlesi de dergahın vakıf mallarının durumuna bir işaret kabul edilebilir.
Mevlevi tekkesi daima geniş bir bahçe içerisindedir ve bir yanda da hamuşhane, yahut hamuşan (sükût yurdu, susanlar) adı verilen mezarlıklar bulunur. Bahçenin bir tarafında, şeyh ailesinin oturmasına mahsus harem dairesi vardır. Ekseriyetle de sahanın ortasında semahane ve semahaneye yakın bir yerde mescid vardır. Semahanenin bir kısmı türbedir. Türbede dergahın büyük şeyhleri gömülüdür. Semahaneye yakın bir yerde selamlık dairesi vardır. Semahanenin arka tarafında zemini ve duvarları taş döşeli çok defa üstü örtülü bir koridorun bir yanında yahut karşılıklı ve birbirine bitişik derviş hücreleri bulunur. Bu koridorun bir ucunda ve ayrı bir yerde birbirine bitişik umumi helalar vardır. Hücre koridorunun diğer bir ucu ekseriyetle matbaha dayanır. Bunlardan başka her mevlevihanede hücreler bölümünde yahut matbaha veya mescide bitişik büyükçe bir oda olan Meydan-ı Şerif ve bütün bu yapıları tamamlayan dergahın hususi kütüphanesi vardır.
Tekke Kütüphanesi
Birçok büyük Mevlevi dergahında olduğu gibi Halep Mevlevihanesi’nin de bir kütüphanesi bulunmaktadır. Özellikle Abdülgani Dede’nin bağışladığı bine yakın kitap ve risale ile zenginleşen kütüphanenin, ne zaman ve hangi şeyh döneminde tesis edildiği hakkında fazla bir malumatımız bulunmamaktadır. Fakat Abdülgani Dede dönemine ait vakıfnameden anlaşıldığı kadarıyla, Dede’nin kütüphaneye kitaplarını bağışlamadan önce de kütüphanenin var olduğu ve tekke dervişlerine ve dışarıdan gelen okuyuculara hizmet ettiği anlaşılmaktadır.
Abdülgani Dede’nin tekkeye vakfettiği kitaplarla kütüphane daha zengin bir hâle gelmiştir. Her Mevlevi şeyhi gibi kitap ve kütüphanenin ehemmiyetine vakıf olan Abdülgani Dede, kitaplarını vakfederken kitapların korunması ve kütüphanenin daha verimli bir şekilde hizmet vermesi için vakfa bazı şartlar koymuştur. Şöyle ki:
- Her şeyden önce kütüphaneye bağışlanan kitaplar bir deftere kaydedilecektir.
- Kütüphaneye ve özellikle bu kitaplara Derviş Ahmed Sabuhi b. Derviş Ahmet Buşi nazır ve kayyım tayin edilecek, onun vefatından sonra da Mevlevi dervişlerinden ehil olan biri bu görevi üstlenecektir.
- Kütüphanenin anahtarını taşıyana (nazır veya hafız-ı kütüb) mütevelli tarafından aylık 60 kuruş dirhem-i sultani ödenecektir.
- Yine vakfedenin şartlarındandır ki, kütüphanenin anahtarı kendisine teslim edilecek olan kişi doğru, güvenilir, okuma-yazma bilen biri olacak, ecanibden (yabancılar) olmayacaktır; eğer Mevlevi fukarasından birisi bulunamazsa Mevlevi muhibbi birine anahtar teslim edilecektir.
- Kütüphane cuma ve pazartesi günleri açılacak, ehl-i ilmin adeti olduğu üzere ve o günler de tatil olduğu için sabahtan ikindi vaktine kadar kütüphaneden faydalanmaları sağlanacak, perşembe günü de mukabele günü olduğu için sabahtan mukabele vakti olan öğle vaktine kadar kütüphane açık olacaktır.
- Her kim okumak veya araştırma yapmak için bir kitap isterse, kütüphanenin anahtarı elinde bulunan nazıra müracaat edecek ve “ben filan kitabı istiyorum” diye taleb edecek, o da (nazır) kütüphane defterinden kitabı tesbit edip, okumak isteyene kütüphane içerisinde okuması için verecek, böylece kitap kütüphane içerisinde kalacak ve aynı kitabı isteyen bir başkasına “kitap kütüphanede değildir” denilmeyecektir.
- Kütüphaneden hiçbir kitap satılmayacak, rehin verilmeyecek, değiştirilmeyecek ve hiçbir kimseye (büyük-küçük, hakim-kadı, zengin-fakir) verilmeyecektir.
Bu vakıf şartlarıyla sağlam bir şekilde korunan kitaplar, Halep Mevlevihanesi son postnişini Sa’deddin Dede zamanına kadar hiç eksilmeden gelmiştir. 20 Kanunu’l-evvel 1327/11209 tarihinde Sa’deddin Dede Konya’daki Çelebi Efendi’nin isteği üzerine kitapların listesini çıkartmış ve Konya’ya göndermiştir. Halen Konya Mevlana Müzesi Arşivi’nde bulunan bu listede hadis, tefsir, fıkıh ve tasavvuf gibi ilimlere ait 811 adet kitap ve 187 küçük risale kaydı bulunmaktadır. Çok ciltli birçok kitap tek isim altında kayıt edilmiş olduğu için kitap sayısı 811 gözükmekte ise de aslında mevcut kitap sayısı binin üzerindedir.
Yukarıda da arz ettiğimiz gibi tekke, Bakır Çelebi’nin vefatından az bir müddet sonra Evkaf Umum Müdürlüğü tarafından zapt edilmiş ve semahane içerisinde bulunan kütüphane, kargaşalıkta yağma edilmiş, etrafında bulunan demir parmaklıklar kaldırılmış ve cami haline getirilmiştir.
Biz de Halep’te yaptığımız araştırmalar esnasında, Halep Vakıflar Müdürlüğü’nde Mevlevihane Kütüphanesi kitaplarının bahsi geçen kargaşadan geriye kalanlarının 1949 yılında, önce Milli Kütüphane’ye (Mektebetü’l-Vataniyye) nakledip, 1981 yılına kadar bu kütüphanenin depolarında bekletildiğini ve daha sonra 1981’de kurulan Halep İslam Vakıfları Kütüphanesi’ne aktarılmış olduğunu öğrendik. Aynı yıl, zamanın Vakıflar Kütüphanesi Müdürü Ahmed Muhammed Serdar tarafından “Mevleviyye Kütüphanesi” başlığı altında kitapların bir listesi çıkartılmıştır. Elimizde fotokopisi bulunan listede 1006 adet kitabın kaydı bulunmaktadır. Daha sonra Şam’da Esed Kütüphanesi’nin kurulması üzerine, Suriye’nin bütün kentlerindeki bu tür kütüphanelerle beraber, Mevleviyye Kütüphanesi kitapları da Şam Esed Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.
Esed Kütüphanesi’nde yaptığımız araştırmalar neticesinde, gerek Konya Mevlana Müzesi Arşivi’nde ismi geçen listedeki kitapların, gerekse İslam Vakıfları Kütüphanesi müdürü tarafından hazırlanan listede ismi geçen kitapların çoğunun, bu kütüphane kayıtlarında mevcut olduğunu müşahade ettik. Nitekim yukarıda Abdülgani Dede’nin eserlerinden bahsederken, Esed Kütüphanesi’nde bulunan ve mikrofilme aktarılmış olan kitaplardan faydalandık.
Tekke’nin Hâmûşân’ı
Mevleviler mezarlığı ” yurdu ve susanlar” anlamına gelen Farsça “Hâmûşhâne, hâmûşân” diye isimlendirmişlerdir. Dergahlarda, semahanedeki türbeden başka, dergah etrafında veya dergâha yakın bir yerde ayrıca “hâmûşhâne” vardır. Buraya dedeler ve dergaha muhibler sırlanırdı.
Mevlana soyuna mensup olan şeyhler destarlı sikke giydikleri gibi, mezar taşlarının başına da destarlı sikke şekli yapılırdı. Diğer dedelerin mezar taşlarının başında dal sikke vardır. Muhiblerin başlarına ise sikke yapılmaz, hangi memuriyette ise ona göre kafesî, kâtibî destarlı veya örfî sarıklı yahut da fesli taş yapılır, yalnız Mevlevi olduğu, baş taşının göğsüne hakkedilen kabartma sikkeden anlaşılırdı. Kadın taşları da bu şekilde idi.
Halep Mevlevihanesi de diğer büyük Mevlevi dergahları gibi bir hamuşana sahiptir. Avlunun güney-doğuya bakan kısmında içinde tarikat şeyhlerinin ve yüksek düzeydeki görevlilerin kabirlerinin bulunduğu büyük bir hamuşan (mezarlık) bulunmaktadır. Burada eski semahaneye bitişik özel bir bölmede, Şatır Dede, Abdülgani Dede ve Emin Dedelerin kabirleri vardır. Bunlardan başka iç hazire diye isimlendirebileceğimiz ve yıkılan eski semahanenin yerinde bazı Mevlevilerin kabirieri ve dış hazire diye isimlendirilen yerlerde de çok sayıda Mevlevinin ve Mevlevi muhibbinin (Halep’te vefat eden devlet büyükleri başta olmak üzere) kabirieri mevcuttur. Bu kabirlerin mezar taşlarının bazıları Arapça, bazıları da Osmanlıca olarak yazılmıştır. Geçen zaman içerisinde ilgisizlik ve bakımsızlık sebebiyle yavaş yavaş yok olmaya yüz tutmuş bu hamuşanda kabirleri bulunan bütün Mevlevllerin ve Mevlevi muhiblerinin kabir taşlarını tesbit ettik. Her ne kadar ilgisizlik nedeniyle birçok Mevlevi şeyh ve dervişinin mezarları yok olmuş, geriye daha çok 1925 sonrası tekkede bulunan şeyh ve dervişlerin ve onların ailelerinin mezarları kalmış olsa da bunların burada naklinin uygun olacağını düşünüyoruz.
Halep Mevlevîhânesi Hâmûşânı’nda Halen Mevcut Olan Mevlevî Kabirleri
a. Halep Mevlevihanesi’nde eski semahane içinde özel bir odada bulunan kabirler:
- Şatır Dede
- Haze’d-darih el-arifü billah tealamürşidi’s-salikin ve mürebbiyi’l-müridin şeyhutekiyyetü’l-Mevleviyyebi Halep eş-Şehbaintakalebi’l-vefati ila rahmeti’llahiteala ve afvehu sene 1294 (1877) es-Seyyid eş-Şeyh el-Hac Abdülgani Dede ibni Merhum eş-Şeyh Muhammed Ali Dede ibni Merhum es-seyyid eş-şeyh Mustafa Dede aleyhi rahmetullahiveberekatüh.
- Haze’d-darihu el-merhum eş-Şehid el-Cinani es-Seyyid el-Hac Muhammed Emin Dede ŞeyhuTekiyyeti Kilis intakale ila rahmeti’llahiteala 1288 (1871)
b. İç Hazire Kısmı (Eski Semahane)’nda Bulunan Kabirler:
- İsmail Efendi Mevlevi 1268 (1851) b. el-Hac ….Ağa Veyiszade 1355 (1936)
- eş-Şeyh Said Efendi Reis-i Mahkemetü’l-Ceraim 1263/1846
- el-Hattat es-Seyyid Zeki el-Mevlevi b. El-Merhum eş-Şeyh Mustafa Dede 22 Zilhicce 1365/1945
- Kazım Paşa Oğlu Ali Kemal 1330/1911
- Kudema-yı tarikat-ı aliyye-i Mevleviyyeden İzmirli Tevfik Dede 1322/1913
- Düfine fi 1333/1914 el-Merhume Aminezevcetü’ş-Şeyh Mustafa Dede ve düfinefihi el-Merhume es-Seyyide Feride binti eş-Şeyh Mustafa Dede el-Mevlevi tüvüffiyetleyletü’n-nısfı minŞa’ban 1355/1936
- eş-Şehide es-Sittü Meryem es-Seyyid Mahmudzade Hene Cemadi es-Sani 1306/1888
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Mebrur el-Cenani Abdülkadir Dede b. el-Hac Mustafa ed-Debbağ 1329/1911
- Düfinetfihi eş-Şehide Fatıma binti eş-Şeyh Muhammed Seyyid Dede 1272/1855
- Amine Hatun binti eş-Şeyh Abdullah el-Kıbrıslı tüvüffiyet fi 28 Ramazan 1330/1911.
- es-Seyyid Abdülgani b. el-Merhum el-Hac Muhammed Efendi 1272/1855 (Aynı mezarda) Bu garratgah-ı hamuşide medfun kudema-yı Halep gişan-ı Mevleviden Birecikli Sabri Dede 1340/1921
- es-Seyyid Abdulgani el-Mehamiri 12 Ramazan 1353/1934
- Kevser Hanım Efendi Kiram-ı Mevlana’dan Hacı Kemalettin Efendi kerimesi eş-Şeyhi’l-Meşhur Osman Efendi hafidesi Çelebi-yi Kebir ibni Mevlana Abdülhalim Çelebi Efendi halifesidir. Bütün hayatını hayr ü hasenat ve ibadatla geçirmiş ve adab-ı mevleviyyeye vukufuyla iştihar eylemiş olup, mahdum-i Çeleb-i Kebir Bakır Çelebi zamanın revnaktar etmiştir. Cenab-ı Hak ruçer-i futuhunu garik ve gufran eyleye. Amin. İstanbul 1881/Halep 1941
c. Dış Hazire Kısmında Bulunan Kabirler:
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Mebrur es-Said el-Cinani el-Mağfur lehu el-Hattat es-Seyyid Muhammed Zeki el-Mevlevi b. merhum eş-Şeyh Mustafa Dede ecabeda’vet-i Rabbi fi’s-sani aşara minzi’l-Hicce 1365/1945
- Bu garratgah-ı hamuşide medfun kudema-yı Halep geşan-ı Mevleviden Birecikli Sabri Dede’nin Ruhuna fatiha 1340/1921 [Aynı kabir taşı iç hazire kısmında (Eski Semahane) da bulunmaktadır.]
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Mağfur lehu es-Seyyid eş-Şehid Süleyman Ağa İbn İsa karayib-i Hüseyin Ağa Emini’d-Def’at-i Halep intekale ila rahmeti’liahiteala fi evahiri Safer sene 1196/1781
- Haze’l-kabri’l-Merhum el-Mebrure Fatıma binti eş-Şeyh Sabuhi Dede ecabetda’veteRabbiha el-Cum’a 12 Cemadi’l-Evvel el-muvafık 2 Âzâr 1270/1853
- eş-Şehid Ahmed Bey İbrahim Paşazade sene 1244/1828
- eş-Şehid es-Seyyide Emetu’llah H 1231/1815
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Mebrur el-Hac Abdu’l-Kadir b. el-Hac Muhammed ed-Derviş Rabiy-i (Tekke için mal toplayan) Tekiyyeti’l-Mevleviyyebi Halep ecabeda’veteRabbihiyevme’s-Sebt fi ışrinzi’l-Ka’de 1352/1933
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Hattat Hüseyin Hüsni Efendi b. Halil İstanbulî 1374/1954
- Halep Valisi Osman Paşa 1268/1851
- Ya Hazret-i Mevlana Haze’d-darih el-Mağfur lehu el-Merhum eş-Şeyh Muhammed Murtaza b. eş-şeyh Muhammed Şahu el-Mevlevi Şeyh-i Mevleviyyet-i Halep tüvuffiye yevme’l-Erbiai el-muvafık 14 Zi’l-ka’ de1389/1969 İlahi zünubi evresetni mezelleten fehilmüke mevcudun / Ve ente arimün ve vucudüke kadimu’l-en’ami tefaddalen / Fiha ene muhtacun ve ente alimun anilni el-afve ve emhu / Hatieti bicahı Nebi kad etana halimün feha abduke / Muhammed Şah kad eta zelilün yerdumu’l-hulde dare’n-naim 1323/11205
- Haze’l-kabri’l-merhum el-Mebrur es-Seyyid’il-Cenani Şeyh-i Tekiyyeti’l-Mevleviyyeti Halep eş-Şeyh Muhammed Yusuf b. el-Merhum eş-Şeyh Mustafa Dede el-Mevlevi edibe da’veteRabbihi el-Mennan fi yevmi’l-Cum’a et-tasi’ minSaferi’l-Hayr 1368/1948
- el-Hac Muhammed Sabit b. el-Merhum eş-Şeyh Mustafa Efendi ecabe da’vete Rabbihi 1345/1926
- Nâletminfazli’l-Kerim fazetrıza’l-Mevla ve kadfazetbiihsaniamîmAişe Hanım binti Selim Paşa fi yevmi’l-ahad fi Rebii’l-ahir sene 1256/1840
- Darih-i şehir-i kudemabi’l-fazlı fi’l-mecdi’l-gani Rakiyyimakami’l-evliya Sıracüddin el-Mevlevi 1303/1885
- Haze’l-kabri’l-merhum vel-mebruru’l-cinani el-mağfur lehu nazır-ı Tekiyyeti’l-Mevleviyye eş-Şeyh Salih Efendi b. el-Merhum eş-Şeyh Mustafa Dede ecabeRabbehu Mennan (ya eyyetühe’n-nefsul-mutmeinnehircıi ila rabbikiradıyetenmerdıyyeh) fi 16 Rabiü’s-sani 1360/1941
- Erkan-ı Harbiyyeden ve ashab-ı kemalden Manastırlı Rıf’at Bey Viladeti Manastır 1264/1847 Vefatı Halep 1324/11206
- el-Merhum el-Ferik Ali Muhsin Paşa ibni el-Müşir Hüseyin Hakkı Paşa Vahid Şevval Yevme’l-Ahad 1321/11203
- es-Seyyid Muhammed Emin b. es-Seyyid İbrahim İsmet el-Hüsni el-Kadi bi Halep fi Ramazan 1202/1787.
Sonuç
Türkiye’de neşet eden bir tarikat olma özelliğine sahip olan Mevlevilik, ortaya çıkışından 1925 yılında kapatılışına kadar geçen süre içerisinde, tasavvufi terbiye yanı sıra, özellikle Osmanlı kültür ve sanatının oluşumunda ve yayılmasında rol oynamış ve birçok musikişinas ve diğer sanat erbabının yetişmesine katkıda bulunmuştur.
Halep Mevlevihanesi, Osmanlı topraklarında Türk-Arap kültür muhiti ekseninde tesis edilmiş en önemli dergahtır. Tarih boyunca eğitim ve kültür hayatına yaptığı katkıların yanısıra, I. Dünya Harbi’nde Osmanlı Ordusuna yaptığı hizmetlerle de dikkati çeker. Türkiye’de tekkelerin kapatılmasıyla Mevlevilik’in merkezi hâline gelen dergah, 1940’lı yıllarda Suriye Devleti’nin engellemeleri neticesi kapatılmış, camiye çevrilen semahanesi dışında diğer binaları kendi hâline terk edilmiştir.
İLAM Araştırma Dergisi, c. III, sayı: 2, Temmuz-Aralık 1998.