HALEP, ŞAM VE TRABLUSŞAM MEVLEVIHANELERININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU – Ahmet Kazım Ürün

HALEP, ŞAM VE TRABLUSŞAM MEVLEVIHANELERININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU – Ahmet Kazım Ürün

HALEP, ŞAM VE TRABLUSŞAM MEVLEVIHANELERININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU – Ahmet Kazım Ürün Hz. Mevlâna Dergâhı

X. MİLLİ MEVLANA KONGRESİ

HALEP, ŞAM VE TRABLUSŞAM MEVLEVIHANELERININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU

(GÖRÜNTÜLER EŞLİĞİNDE)

Doç. Dr. Ahmet Kazım Ürün

Sayın Başkan , Değerli Misafirler,

Selçuklular döneminde yaşamış ünlü düşünür Mevlana Celaleddin er-Rumi’nin mistik anlayışı, oğlu Sultan Veled tarafından oluşturulan Mevlevilik akımı aracılığıyla, zaman içerisinde yayılmış ve Osmanlı Döneminde genişleyen coğrafyada büyük bir taraftar kitlesine ulaşmıştır. Mevlevihane diye adlandırılan mekanlarda, bu akımın gerek içerdiği sevgi ve hoşgörü anlayışı, gerekse dil, din, ırk ve mezhep farklılıklarını aşarak insanlığı daha geniş bir ortak paydada birleştirmeyi amaç edinmesi, Doğuda ve Batıda büyük bir ilgiye mazhar olmasına sebep olmuştur.(1) Arap dünyasında da bu ilginin tezahürlerini görmek mümkün olmuştur. Bu bölgede, mevlevilik düşüncesinin taraftar bulduğu yerleşim yerlerini, barındırdıkları Mevlevihaneler vasıtasıyla belirlemek mümkündür. Arap dünyasında günümüzde aktivitelerini kaybeden ancak tarihe ışık tutan yerler olarak varlıklarını sürdüren bu mekanların bulunduğu aslıca şehirler; Şam, Halep, Trablusşam, Kudüs, Mekke, Medine ve Kahire(2) bilinenleridir. Müslüman olduktan sonra Havva adını alan Prof. Eva, Suriye ve Mısır’da 10 Mevlevihanenin bulunduğunu söylemektedir,(3) Biz burada görüntüler alabildiğimiz Şam, Halep ve Trablusşam Mevlevihanelerine değineceğiz,

Mevlana ile aynı yelpazede olan ünlü mutasavvıf Muhyiddin Arabi’nin de uzun süre yaşadığı ve halen kabrinin bulunduğu camide mistik törenlerin yapıldığı Şam şehrinde bulunan ve Şam Mevlevihanesi diye adlandırılan mevlevihane, Süleymaniye Tekkesi ve Hicaz Demiryolu gibi Osmanlı eserlerinin yoğunlukta bulunduğu bir semtte yer almaktadır. Görüntülerini izlemekte olduğunuz Şam Mevlevihanesi, bir cadde kenarında gayet mütevazi bir yapı içerisindedir. Halen faal olan bir cami ve yanında maalesef bir harebeye dönüşmüş metruk bölümler ve kimi mevlevilerin kabirlerinden oluşmaktadır. Günümüzde mevlevi ayinlerine son verilmiş. Ancak cami görevlisinden son iki yıla kadar, Kadir Gecesi ve Şeb-i Arus gibi bazı özel günlerde kuran okunup sema yapıldığını öğrendik. Görevli, 17. yüzyılda yaşamış, Mevleviliğin prensiplerini ve sema usulünü kitabileştiren Nablusi’nin Mevleviliğe olan katkılarından sitayişle bahseder . Cami içerisinde, Karaman’dan gittiği rivayet edilen Kartal Dede’nin kabri bulunmaktadır.

Suriye’nin ikinci büyük şehri olan ve Türkiye sınırına yakın bir yerde bulunan ve kültürüyle, geleneğiyle, mutfağıyla kısmen Türkiye’yi anımsatan Halep şehrinde bulunan ve şu an görüntülerini izlemekte olduğunuz Halep Mevlevihanesi, Şam Mevlevihanesi’ne nazaran daha büyük ve görkemlidir, Kaynaklara göre Yavuz Sultan Selim’le yaptığı savaşta yenilen Şah İsmail’in iki önde gelen adamı, Mirza Fulad ve Mirza Ulvan adlı iki İranlı, savaş sırasında kaçıp Halep’e yerleşirler. Şiilikten vazgeçip bir ehli sünnet tarikatı olan Mevleviliğe geçerler. Kendi imkanlarıyla bu mevlevihaneyi yaparlar.(4) Burası, 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Türkiye dışındaki Mevlevihanelerin merkezi olmuştur. Bunda sanırım Halep şehrinin Türkiye’ye yakın olması kadar buradaki binanın diğerlerine göre daha görkemli olmasının önemli rolü olmuştur. Şeyhlerin görevden alınmaları ve yerine yenilerinin atanmalarına bu dergahta karar veriliyordu. Şam, Trablusşam, Kudüs ve diğer bölge Mevlevihaneleri de buraya bağlıydı. Halk arasında Mescid-i Mollahane yani Mollahane Mescidi olarak anılmaktadır. Giriş kapısının üst kısmında “Beya Uşşak-ı Hayrana Meded Dergah-ı Mevlana” diye başlayan Osmanlı kitabe hala aynen durmaktadır.(Bkz. 5 no.lu resim) Daha önce depo olarak kullanılan ve ocak üst duvarında “Ya Hazret-i Ateşbaz Veli” ibaresi hala okunan mutfak, günümüzde dört duvardan ibaret bir harabe halindedir. Bildiğiniz üzere kabri Konya’da Meram bölgesinde bulunan Ateşbaz Veli, hem Mevlana’nın hem de babasının ahçıbasışıydı. Ateşle oynayan anlamındaki Ateşbaz Veli ifadesi, bu kişinin şahsında Mevlana’ya saygının bir göstergesi olarak diğer Mevlevihanelerin mutfak bölümlerine de ad olarak verilmiştir. Ana girişin sol kısmında yer alan mescit, önceki mescittir. Sonra yanma büyük bir mescit yapılmıştır. Çocukluğunu burada geçirdiğini söyleyen rahmetli Dr. Celaleddin Çelebi, Mevlevihane’nin bir nevi bir “Türk Kültür Evi” olarak görev yaptığını, Türkçe konuşulan ve Türkçe’nin eğitim dili olduğu Mevlevihane’de Türk yemeklerinin piştiği ve Türk Musikisinin icra edildiğini söylemektedir.(5) Mevlevihanenin avlusunda, “Hamuşan”(6) diye adlandırılan dervişlerin kabristanında, başta Manastırlı Rıfat Bey olmak üzere Mevlevihane’de görev yapmış pek çok Mevlevi’nin kabri bulunmaktadır.

Esasen Osmanlı Döneminde Şam vilayeti sınırları içerisinde bulunan ve Libya’dakinden ayırdedilebilmesi için Trablusşam (Libya’dakine de Trablusgarb) adı verilen günümüzde Lübnan’ın kuzeyinde yer alan ve bir nevi Lübnan’ın Konya’sı olarak nitelendirebileceğimiz şehirde, Trablusşam Mevlevilıanesi bulunmaktadır. Yıllardır Osmanlı yanlısı bir tutum izleyen ve pek çok Memluklu ve Osmanlı eserin bulunduğu bir şehirdir. Görüntülerini izlemekte olduğunuz Mevlevihane, Erika Glassen’in de belirttiği(7) gibi hala akmakta olan bir dere yanında son derece güzel bir doğanın bulunduğu bir semtte yer almaktadır. Ancak ne yazık ki 1970 li yıllarda başgösteren ve yaklaşık yirmi yıl süren iç savaşta harabeye dönüşmüş. Mevlevi Sokağı tabelası olmasa, belki de Mevlevihane olduğu anlaşılmayacaktır. Binanın ayakta duran küçük bir bölümünde, mütevazi şartlar altında yaşayan Mevlevi(8) ailesine mensup bir kadın yaşamaktadır. Bir türlü istikrar bulamayan ülke şartlarından dolayı Mevlevihane’nin restorasyonunun yapılamadığı ve hatta bu konuda Türkiye’den yardım istendiği ancak olumlu bir cevap alınmadığı ifade edildi.

Ecyad kalesine gösterilen ilginin böylesi yerlere de gösterilmesini umuyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulup devlet millet kaynaşmasıyla en kısa zamanda ecdadın ulaştığı güce ulaşması ve kültürümüzün bu parçası olan bu eserlere sahip çıkması dileğimle, beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür eder saygılar sunarım.


(1) Mevlevihanelerin Türk Kültür ve Mimarlık Tarihindeki yeri için bkz. Tanrıkorur, Ş. Barıhuda, Türk Kültür ve Mimarlık Tarihinde Mevlevihane’nin Yeri ve Önemi, III. Milli Mevlana Kongresi, 1988, s.61-71.

(2) Detaylı bilgi için bkz. Özönder, Hasan, Mevleviliğin Mısır’daki Temsilciliği : Kahire Mevlevihanesi, II. Milletlerarası Mevlana Kongresi, 19120, s. 175-194.

(3) Eva de Vitray Meyerovitch, Konya Tarihi ve Hz. Mevlana, (Çev. Melek Öztürk), Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları, No: 11, s.113.

(4) Küçük, Dr. Sezai, ” Halep Mevlevihanesi”, Lonca, Sayı. 3, Güz 2000, s. 28 ve sonrası

(5) Çelebi, Dr. Celaleddin Hazret-i Mevlana, 723. Vuslat Yıldönümü-1996, T.C. Konya Valiliği, İl Kültür Müdürlüğü, Konya, s.33 ve sonrası.

(6) Aynı eser, S. 35.

(7) Glassen, Erika “Trablusşam Mevlevihanesi”, II. Milletlerarası Osmanlı Devletinde Mevlevihaneler Kongresi, Konva 1993, s. 27.

(8) Aynı eser, s.29.