REMLE MEVLEVİ ZAVİYESİ Mİ,
YOKSA RAMLE’DEKİ MUVAKKAT MEVLEVİ SEMAHANESİ Mİ?
Dr. Rıza DURU[1]
İlk kez tarafımızdan “Mevleviname : Çeviri Metinlerle Batılı Seyahatnamelerinde Mevlevilik”[2] kitabımızla 2012 yılında ilim dünyasına tanıtılan Filistin’deki Remle Mevlevi Zaviyesi hakkında, bilinen yerli kaynaklarda malumat bulunmuyor. Bununla beraber, ilgili metinlerini tercüme ederek kitabımızda verdiğimiz yabancı seyyahlardan[3] beşi, bu beldedeki muhtemelen eski bir camiin geniş bir alana oturan minaresinin muvakkaten bir derviş yapısı olarak kullanıldığına dair dolaylı malumat veriyorlar. Dört metinde de ne Mevlevi ne de zaviye ibaresi yer almaktadır. Mevlevilik ve diğer tarikatların erkânları hakkında bildiklerimiz, bu yerin Mevlevilerce ayinlerde kullanıldığı çıkarımında bulunmamıza yol açmıştır. Kitabımızda yer alan kaynaklarımızdan De Lamartine, Égron ve Pfeiffer beldeyi Ramla, Robinson ve Smith Ramleh şeklinde yazmışlardır. Sadece Latin harfleriyle yazımlarını gördüğümüzden okunuşun Remle olacağını düşünmüştük. Oysa Arapça’sı الرملة yazılan beldenin yine Araplarca söylenişi Ramle şeklindedir.
Mevlevilik ve mevlevihanelerle ilgili metinlerini Türkçe’ye tercüme ederek biyografileriyle beraber kitabımızda ilim dünyasına tanıttığımız müelliflerden bu mekâna değinen ilki Alphonse de Lamartine’dir. Lamartine Ramle’deki bu yapıyı bizzat kendisi görmemiş, 12 Nisan 1833 Cuma günü karısının Bethlehem ve civarındaki mahalleri gezisinden elde ederek kendisine anlattığı izlenimleri dört ciltlik Souvenirs, Impressions, Pensées et Paysages Pendant un Voyage en Orient (1832-1833) ou Notes d’un Voyageur adlı seyahatnamesine aktarmıştır. Bayan De Lamartine kendi dili Fransızca’da La Tour des Quarante Martrys dediği, bizim “Kırk Şehitler Kulesi” diye çevirdiğimiz kadim bir kuleyi ziyaret eder ve burasının derviches tourneurs tarafından işgal edilmiş bulunduğunu söyler. Bizim “dönen dervişler” diye tercüme ettiğimiz derviches tourneurs Batılı seyyahların hem Rufailer hem de Mevleviler için müşterek kullandıkları bir tabirdi. Madamın ziyaret gününde tanıklık ettiği ayindeki kıyafetler, çalgılar, merâtip silsilesi ve erkân, tarif ettiği dervişlerin Rufailer değil de Mevleviler olduğu kanaatini bizde oluşturmuştur. Madamın ayini tarifi ve bu ayine dair uzun uzadıya ilahiyat yorumlarını, kitabımızda tercümesini verdiğimiz için buraya almıyoruz.[4]
Fransız, yazar, seyyah ve yayıncı Adrien-César Égron 1837 yılında yayımladığı La Terre-Sainte et les Lieux Illustrés par les Apôtres vues Pittoresques adlı seyahatnamesinde, ziyaret tarihi belli olmayarak kuleden aktardığı kısa izleniminde “ahenksiz bir orkestranın sesleriyle dairevî rakslarını icra eden” derviches tourneurs yani dönen dervişlerden söz eder, tafsilat vermez.[5]
Beraberce seyahat eden Kitâb-ı Mukaddes âlimi ve arkeologu Amerikan Edward Robinson ve talebesi İskoç misyoner Eli Smith, tahminimizce 1838 yılının 8 Haziran’ında bir Cuma günü kule ve etrafındaki yapı kalıntılarını ziyaret etmişler ama kulede herhangi bir ayine şahit olmamışlardır. İki ciltlik Biblical Researches in Palestine and in Adjacent Regions adlı kitaplarında, seyyahların Kırk Şehitler Kulesi diye adlandırdıkları kulenin, White mosk yani Ak Cami / Beyaz Cami adında daha geniş bir yapının bakiyesi olduğu rivayetini aktardıktan sonra, bu yapının dervişlere hizmet etmiş olabileceği tahmininde bulunmaktadırlar. Onlara göre kalıntıların cami olma “keyfiyeti hakkında henüz tarihî veya an’anevî bir delil” yoktur.[6]
Tanıklığına başvurduğumuz son seyyah Avusturya’lı kadın kâşif Ida Laura Pfeiffer’dir. İngilize’de Visit to the Holy Land, Egypt and Italy adıyla yayımlanan Reise einer Wienerin in das Heilige Land adlı seyahatnamesinde, tahminimizce 28 Mayıs 1842 Cumartesi günü gördüğü kulenin “dervişler için bir ikametgâh” olarak hizmet verdiğini yazar. Pfeiffer de gözüyle tanıklık etmemiştir, duyduğunu yazmaktadır. Hatta, o sıralar kule harabe halinde olduğundan, seyyah bu haliyle onun kullanılabilir oluşuna şaşar.[7]
Abdülbaki Gölpınarlı bir nevi ansiklopedik Mevlevilik sözlüğü olan eserinde üç grup Mevlevi ana binası tanımlar. “En büyük dergâh mânâsını ifade eden âstan / âstâne, bundan “derece bakımından daha küçük yerlere dergâh / tekye adı verilir. Derece itibariyle dergâhtan aşağı sayılan yerlerse bucak, köşe anlamına gelen zâviye adiyle anılır.” Gölpınarlı’ya göre, zaviyelerde “derviş yetiştirilmez. Buralar dışardan gelen ve dışarıya giden dervişlerin konak yerleridir. Derviş hücreleri, semahane, türbe, meydan odası, harem ve selamlık daireleri vardır. Dışarıya gidecek derviş buraya konar; birkaç gün kalır, sefer levazımını tedarik edip yola çıkar. Dışardan gelen de buraya mihmân olur. İstirahat eder, yıkanır, arınır; ne işi varsa görüp göçer.”[8] Her ne kadar ilk yayınlarımızda Filistin Ramle’deki mekânı Mevlevi zaviyesi olarak adlandırsak da, tanım gereği zaviye fonksiyonu görmediğinden bu yapının zaviye olarak adlandırılması uygun olmayacaktır. Zaten bir kulenin zemininden ibaret bir mekânda böyle bir fonksiyonun icra edilmesi beklenemez. Lamartine’in karısı başta olmak üzere hepsi beş seyyahın şahitliklerinden hareketle, en azından 1833-1842 yılları arasında olmak üzere Filistin Ramle’deki mekânın Mevleviler tarafından işgal edilmiş olduğunu ve Mevlevî ayininin icrası için kullanıldığını söyleyebiliriz.[9] Lâkin bu yere Mevlevi zaviyesi adını veremeyiz; olsa olsa muvakkat Mevlevi semahanesi diyebiliriz.
[1] Tıp doktoru.
[2] DURU, Rıza, Mevlevîname: Çeviri Metinler ve Resimlerle Batılı Seyahatnamelerinde Mevlevîlik, 1. b., Konya: Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2012; 2. b., s. 454-455, İstanbul: DÖSİMM, 2015.
[3] Mevleviname kitabımız için araştırmalara 2006 yılında başladık ve bu araştırmaların ilk verimi olarak şu makaleyi yayınladık: DURU, Rıza, Mevlevilik ve Mevlevihanelerden Söz Eden Batılı Seyahatnamelerin Bibliyografyası, Mevlana Araştırmaları-2 içinde, ed. A. Karaismailoğlu, s. 183-210, Ankara, Akçağ, 2008.
[4] DURU, Rıza, Mevlevîname, s. 454-455.
[5] DURU, Rıza, Mevlevîname, s. 457.
[6] DURU, Rıza, Mevlevîname, s. 457.
[7] DURU, Rıza, Mevlevîname, s. 457.
[8] GÖLPINARLI, Abdülbaki, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s. 13-14, İstanbul, Inkılap ve Aka, 1963.
[9] DURU, Rıza, Mevlevîlik Tarihinin Kaynaklarından Seyahatnameler, Seyahatnamelerde Konya içinde, ed. A. Çaycı, s. 313-361, Konya, Konya B. B. Kültür Yayınları, 2016.