Avlu, park ve bahçelere süsleme unsuru olarak yapılır. Selsebiller bu özellikleri ile göze hitap ederler. Selsebiller, üzerlerinde yer alan çanakçıklardan lüleler kanalı ile suyun yukarıdan dökülürken çıkarttığı şırıltılar, kulaklara adeta bir müzik zevki verir ve dinlendirirler. Selsebillerin yapılma nedenlerinden birisi de küçük kuşların yıkanıp su içmeleri içindir.
Bu selsebilin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak Hemdem Said Çelebi zamanında (1814-1859), geçmişte Şeyh Dairesi diye bilmen, 1926 yılından beri de Kütüphane olarak kullanılan bölümün tam karşısına gelen ihata duvarının iç yüzünde imiş. Abdüthalim Çelebi zamanında (1907-1925) Konya-Ereğlisinin Anbar Köyünden bulunup getirilen girlandlı üçgen şeklindeki Roma Devrine tarihlenen lahit kapağı ile, yeniden düzenlenmiştir. 1958 yılında Mevlâna Müzesinin güney ihata duvarları yenilenirken, Selsebil buradan kaldırılmış ve şimdiki yerine nakledilmiştir.
Selsebilin üçgen şeklindeki 137x71cm ebadındaki Roma Lahit kapağının altında, 128×101 cm. ebadında gök mermerden bir ayna yer alır. Ayna üzerindeki küçük çanakçıklar beyaz mermerden oyularak yapılmış ve yukarıdan aşağıya doğru 1 -2-3-2-1 tertibi ile sıralanmıştır. Bu sıralanış tertibi ile İslam Tasavvuf Felsefesinin esasını teşkil eden Vahdet-i vücut anlatılmaya çalışılmıştır. Tek noktadan çıkan suyun, muhtelif çanakçıklara bölünmesi sonrada tekrar bir havuzcukta toplanması, insanın doğup çoğalmasını ve tekrar aslına dönüşünü temsil eder.
Cenneteki çeşmelerden birisinin adı da Selsebil’dir.